Türklerin İslamiyet'ten önceki inanç sistemleri olan Şamanizm'e dayandırılan ve Asya - Türk kültürünün çeşitli boylarına yayılmış bir inanış olan “Al Basması” vakıası Bursa’da yaşandı. Genellikle insan taifesine musallat olan bu cins-i peri bu kez bir kente musallat oldu. Allah hayır etsin.
Üç gündür kentin üzerinde bir ağırlık… Gelen bir değil, iki değil… Bir eyalet Al-man… Başbakanları da başlarında… Bastı… Tıpkı tariflerdeki gibi uzuunn boylu, aralık dişli, sarışın... Ayakları ters değil, baktım…
Dün toplantılarına gittim… Birinin göğsüne bir iğne batırayım da gayrı bize kul köle olsun, ömür boyu hizmet etsin, diye düşündüm… Çok uzun olduklarından beceremedim… Patim yetmedi…
Devlet nezdinde karşılandılar… Belediyeleri ziyaret ettiler… Ticaret ve Sanayi Odası’na gidip protokol bile imzaladılar… Mudanya’da yemek yediler… Helga için Kozahan’dan en oryantalist şalları aldılar…
Başbakan Volker Bouffer; “Bursalıların gösterdikleri yakın ilgi dolayısıyla mutluluk duyduk.
Bursa çok güçlü bir şehir” dedi. (Buradaki ima, ‘Kalabalık geldik ama Bursalıların teveccühü karşısında fenalık yapmaya yüzümüz tutmadı… Zaten 1. World War’da da müttefiktik… Yine gelecek biz…’ şeklinde okunabilir…
Türkmenbaşımız da “Hessen ile Bursa arasında sadece ekonomik bağlantılar değil, gönül bağları da kuruluyor” dedi. (Buradaki ima da; ‘Ne olursan ol, yine gel’ şeklinde okunabilir…)
Bu coğrafyada yaşayan insanlar olarak, 18’ine geldiğinde çocuğunun gerisine tekmeyi basan Batı Avrupa toplumunun tersine oldukça duygusal bir milletiz.
Doğuya ayrı, batıya ayrı kompleksliyiz…
Bizim gibi duygusal sanırız karşımızdakini de…
Hiç unutmam yıl 2010…
Avrupa Birliği’nin Ankara Büyükelçisi Marc Pierini Bursa’da…
Patronla buluşuyorlar… Ev sahibi olarak patron bir konuşma yapıyor. Konuşmasında:
“Türkiye, Avrupa Birliği tam üyeliğine giden yolun 'uzun ince bir yol' olduğunun farkında. Bu nedenle demokratik ve ekonomik standartlarını Avrupa Birliği seviyesine çıkarmak için büyük çaba sarf ediyor. Ancak Avrupalı dostlarımız da hiç bir evliliğin tek taraflı fedakarlıkla sonsuza kadar sürmeyeceğini biliyor olmalı” diyor…
Özgüveni odanın tavanından kendisine bakan Büyükelçi’den yanıt gecikmiyor…
“Katılım süreci duygusal bir seyahat değildir. Mevcut kurallara dayanmaktadır ve tarafların karşılıklı menfaatlerine dayanır.” Yani daha söz var, nişan var, düğüne çok var... Kim öle kim kala...
Danke…
Bitte…