Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı Mustafa Tan’ı bilen bilir…
Bilmeyene ise tarifim şu şekilde olabilir…
Cüneyt Arkın, Fatih’in Fedaisi Kara Murat rolüyle, Yeşilçam sineması için neyse, UZZK Başkanı Mustafa Tan da zeytincilik sektörü için eşdeğerdedir. Kendisi hem zeytin neferi, hem de Cüneyt Arkın gibi iyi bir binicidir. Toplantılarda rastlarsanız kendisi konuşurken, yelelerini savurarak doludizgin koşan bir atın üzerinde zeytin ağaçları arasından geçtiğini hayal etmenizde bir mahsur yoktur.
Ayrıca bu filmde Turgut Özatay’ın canlandırdığı Vlad Tepes karakteri de zeytincilik sektöründe dahilde işleme rejiminde ithalat isteyenlere denk düşer… Dalavere, dümen, entrika, ali ve cengiz kardeşler… Tekmili birden bu filmde de mevcuttur…
Velhasıl bir zeytin neferi olan Mustafa Tan, Cüneyt Arkın’dan sonra Yeşilçam jönleri arasında ikinci sırayı hak eder.
Bununla da kalmaz sektörle ilgili her fırsatta önemli açıklamalarda bulunur. Hitabeti o kadar kuvvetlidir ki, etrafına doğal hipnoz yöntemiyle zeytin ve zeytinyağı severleri çeker…
İyi güzel de ne der Mustafa Tan…
Kendi sözleriyle aktarmak en doğrusu…
“Biz her sene kararlı üretim istiyoruz. Üretimden korkmamak gerekiyor. Zeytin dünyada üretildiğinden daha fazla tüketilen bir üründür. İspanya’da 1 milyon 400 bin ton üretim var. Bizim 10 kat fazlamız. Dünyada zeytin ve zeytinyağının değeri her geçen gün artıyor. Burada üretim artışını hedeflerken, üreticiler için neler yapmalıyız, bu önemlidir. İç tüketim çok önemlidir. 2009-2010 yılında sofralık zeytinde 216 bin ton tüketim olurken zeytinyağında 108 bin ton tüketim olmuştur. Şu anda biz kişi başı 1,5 litre tüketiyoruz. Bu rakam 2,5 litreye çıksa şu anda ürettiğimiz yetmeyecek. İthalat yamak zorunda kalırız. Bu nedenle daha çok üretim yapmalıyız. Sağlık için halkımızın daha çok tüketmesi lazım. Halkımız bunu hak ediyor.”
Dananın kuyruğu, zeytinin dalı burada kopuyor!
“Bazı arkadaşlarımız dahili işleme rejiminde Türkiye’ye ithalat yapmak istiyorlar. Burada onları şikayet ediyorum. Biz ithalat istemedik, diye beni gidip bakanlığa şikayet ediyorlar. Ben de onları sizlere şikayet ediyorum. Şu anda ithalat için bakanlıkta uğraşıyorlar. Zeytincimiz malına değer kazandırmaya çalışırken birileri ithalat peşinde. Bu sene zeytinyağı ihracatı 20-25 bin ton civarında bağlanacak. Yanlış politikalar yüzünden ihracatın 90 bin tonlardan bu rakamlara düştüğünü iddia edenler var. Yanlış politika yok. 5 yıldan beri uğraştıkları dahili işleme rejiminde ithalat, bizim ise uğraştığımız kutulu ambalajlı ihracatın artırılması. Hatırlayalım! İhracatımızın 90 bin ton olduğu 2004-2005 yılında İspanya’da kuraklık oldu. Üretim 1 milyon 400 bin tondan 700 bin tona düştü. O dönemde yapılan bu ihracatın yüzde 75’i dökmedir. Pazarlarımızı kaybettik, diyorlar. Dökme yağın pazarı mı olur? Kim ucuz verirse dökmeci ondan alır. Üzerinde ‘Made in Turkey’ yazan Türkiye’nin markalarını oluşturmamız gerekir. Dışarıdan ucuz yağ, zeytin getirip bizimkilerle karıştırıp satalım, maliyeti düşürelim diyorlar. Bu arkadaşlarımız ve bir grup, sektör üzerinde oyun oynuyor. Çözüm dahili işleme rejiminde ithalat istemek değil, çözüm Türkiye’nin markalı ürünlerini artırmaktır. Dökme zeytinyağı İspanya’ya gidiyor, orada kendi ambalajlarına koyuyorlar, adı Alfredo oluyor, Rafaello oluyor. O şişenin içine girdiğinden menşei belirtmesine gerek yok. Amerika’da pazara gidiyorsunuz. Türk markası orada pazara girebilmek için uğraşırken İspanyol senden 2,5 Euro’ya alıp şişelediği yağı 15 Euro’ya satıp sana rakip oluyor. Kendi silahımızla bizi vuruyor. Sıkıntılar buralarda.”
Taklit ve tağşiş iddiaları
“Taklit ve tağşişle ilgili yapılan açıklamalar iç piyasada tüketicide güvensizlik oluşturmaya, yaklaşan rekolte döneminde üreticide baskı oluşturarak panik havası yaratmaya, dünya piyasasının Türkiye'den zeytinyağı alımına dikkat etmeye, dolayısıyla da yeni ihracatçıların pazara girişini zorlaştırmaya hizmet ediyor. İhraç edilen zeytinyağının yüzde 47’si hileli, denildi. Ardından tekzip edilerek ‘Zeytinyağı değil, tüm gıda ürünlerindeki oran bu’ şeklinde düzeltildi. Bu açıklamayı yapmak kendi bindiğin dalı kesmektir. Bu, ihracata yapılabilecek en büyük darbedir. Bu açıklamalardan sonra Avrupa'da 'Türkiye'de sahte yağlar üretiliyor' diye konuşulmaya başlanmıştır ve Türkiye'nin Avrupa'daki imajı yerle bir edilmektedir.”
Pasta büyüyecek
“Hep beraber oturalım, Türkiye zeytinciliğinin rakamları belli. Bu pasta herkese yeter. Bu pastanın dilimleri büyüyecek. İhracat yapmanın başka yolları da var. Kutulu ihracata devlet teşvik veriyor. 1 kg’lik paketlere tonda 500 dolar, 5 kg’lik yollarsanız tonda 100 dolar veriyor. Bizim bunları konuşup 1’leri bine çıkarmamız lazım. Sorunlar bunlar. Çiftçimizi memnun etmek için çiftçiye prim verelim. Bunu konuşalım. Türkiye 2014-2015’lerde dünya ikinciliğine aday oldu. Ama bu ülke birinci olmaya aday bir ülke.”
“Zeytinciler kralını yapar”
“Kelaynak kuşları destekleniyor, caretta carettalar korunuyor. Ben de hayvanları severim, çocukluğum at üzerinde geçti. At kültürümüz var eskiden gelme. Onları koruyacağız ama zeytin ağaçlarını da koruyalım. Ağaçların nesli tükeniyor. Bir taraftan üzerlerine alınmasınlar ama madenciler tırtıklıyor, mermeri, altını tırtıklıyor. Biz nasıl koruyacağız. Üreticiler sanayi sitelerini nasıl yaptıysa, ihracatçılar AB’nin verdiği yardımları almadan nasıl ihracatını artırdıysa, zeytinciler kralını yapar arkadaşlar. Biz öğrettik bu dünyaya bu zeytinciliği.”
o resimleri nereden buldun gözün çıkmasın :))))))))))
YanıtlaSil