17 Haziran 2010 Perşembe

Lost sezon finali: Bursa basını Küreklidere Şelalesi’nde…


Bursa’da ne kadar eli kalem tutan, gözü vizörden bakan, gazeteciyim diye geçinen zat-ı muhterem varsa, önceli gün itibariyle yazıya çiziye tövbe etti. Zira Bursalı gazeteciler ‘Küreklidere Şelalesi gezisi’ gibi masum bir ad altında düzenlenen doğa yürüyüşünde ciddi zayiat verdi. Akıllılık edip gelmeyen köşe yazarlarının köklerini kurutmak içinse yeni cazip organizasyonlar planlanıyor…
‘Haber peşinde koşan’ diye tabir edilen zevatın idmanlı olduğu düşünülmesin. Bilakis artık PR şirketleri haberi zaten muhabirlerin ayağına götürüyor. O nedenle sektörde çalışanların ‘backround’u finallerden geçmek için 1 ay boyunca sabah akşam oturup çalışmış, çalışırken de boş durmayıp masa, sandalye ve kitapları haricinde her şeyi yemiş, sonunda da gerisi baklava tepsisi boyutuna ulaşmış hukuk öğrencisini anımsatır. Zayiatın büyük olmasının nedeni de budur.


Önceki gün Valiliğin düzenlediği Küreklidere Şelalesi gezisine Kobi’yi bulurum umuduyla katıldım. Yoksa benim gibi tokgözlü bir Golden’in beleş geziyle bir alakası olamaz. Bu şelale de nerede derseniz, Hamamlıkızık Köyü’den 70 derecelik eğimle 1.800 metre yukarı tırmandığınızda iki taş arasından sızan Jr. Niagara’yı görebiliyorsunuz. Önemli olan küçüklüğü değil, işlevi diyerek gururla söyleyebilirim ki şelaleden akan suyla temsili elektrik üretiliyor. Temsili dedim çünkü henüz bu enerji bir yerde kullanılmıyor. Bunu da telefonunu şarj etmeye çalışırken azgın derede kaybolan birkaç gazeteciyi izlerken teşhis ettim.


“Ormancı yol gösterdiiii”
Çıkış yolculuğu ilk kez gidilen her yer için hissedilen merak ve acelecilik duygusuyla kaplıydı. Bir araya gelen her normal gazetecinin yaptığını yapan yolcular zirveye doğru artan oksijenin de baskısıyla çenesine hakim olamayarak otobüs hava sahasını iş ve siyaset dünyasından taze dedikodularla doldurdu. Çıkılan yol dar, otobüsümüz iriceydi… Allah devlete zeval vermesin, tüm imkanlarını seferber ederek belli noktalara ormancılar yerleştirmiş ki yolu bulabilelim. Adamlar yaklaşan otobüsü görünce bir kolunu kaldırıp yönümüzü tayin ediyor. Her şeyi bilen, bilmese de konuşmayı seven gazeteci milleti de, “Ormancı yol gösterdiiii” diye figan edip şoförün psikolojisini yıpratıyor. Sonunda “kaybolduk, ormancı yok ve yanlış yoldan gidiyoruz” gibi asparagas haberler şoför mahalline kadar ulaşınca şoför de kayışı koparıp bulduğu aralıktan bağa bahçeye sapmaya çalıştı.   

Ve zirve…
Sonunda sağ salim zirveye ulaştık. Benim düşüncem toptan telef edilmek isteseydik otobüsle değil yürüyerek zirveye çıkarılır, oradan da şelaleye atılırdık… Şükür ki böyle bir niyet yokmuş… En azından herkes için… Zirve muhteşem bir şelale manzarasıyla karşıladı bizi. Ormancılar bu kez masa yıkmamış, yapmış… (O türküyü de hala anlamış değilim...)  Ahşap oturma yerleri, aşağı doğru kademe kademe yapılmış seyir terasları ve patika yollar harikaydı. 70 derecelik eğimle yaklaşık 1.5 saat süren bir yürüyüşün ardından Hamamlıkızık’taki Kent Ormanı’a varılabiliyor… Bizim inişimizse ekipten kaybolanları tespit etmek, her dalın, suyun önünde fotoğraf çektirmek, ayağı kayanla dalga geçmek gibi nedenlerle yaklaşık 3 saat sürdü… Zirvenin güzelleştirilmesi ve şelalenin tanıtılması için girişilen çabalar meğer Arap turistler içinmiş. Seyahat acentelerinin niyeti çölden başka bir şey görmeyen kavrukları ATV’lerle buraya getirip, buradan aşağı ‘yaleli yaleli’ yayan salmakmış… Bana uyar…

Gazeteci eleştirir
Gazeteci milleti gezip görür, yer içer, buna rağmen kanındaki eleştiri bitinin kendini gıdıklamasına engel olamaz. Her fırsatta devlet teşekküllerinin ve faaliyetlerinin eksik gediğini aramaya meraklı olur. Onlardan biri de; zirvede tuvalet olup olmadığını, yoksa gelenlerin şelaleye mi salacağını, eğer öyleyse bölgedeki sebil su şirketlerinin kaynaktan doldurduğu suların selametinin tehlikede olup olmadığını soruverdi… Cevap kısa ve netti; “Tuvaletler var, ancak kirlenmesin diye henüz açmadık!”
Aldın mı yanıtı… Önce Araplar edecek zirveye…

Basına büyük darbe  
Ben pati avantajıyla parkuru 3 saat sonunda kazasız belasız atlattım. Kent Ormanı’nda hatıra fotoğrafı çektirenler sağ kaldıklarını tescilledikten sonra bir kısmı dağda lost olan arkadaşlarını aramaya çıktı… Ancak yaşanan zaman sıçraması nedeniyle geri dönen olmadığından yeni bir toplu hatıra fotoğrafı çektirmek ne yazık ki mümkün olmadı… Gezi akşam 22.00 sularında sona erdi ki, ertesi gün için geri kalan basın emekçilerinin emekleyecek dahi hali kalmamıştı… O nedenle şehirde dün gazeteler basılamazken, televizyonlar ise Necefli maşrapa örnekleri sundu… 

Bursa basınının mutluluğu bu fotoğrafta kaldı...    


Not: Hamamlıkızık Köyü Deliçay Mevkiinde yer alan Aral Alabalık Tesisi muhteşem manzara ve doğal bir güzelliğin içinde bulunuyor. Orada yemek yemek büyük keyif… Benim gözlemim epey de gelen gidenleri var… Kiremitte mantar ve salata güzeldi, ancak alabalıkta aradığım balık lezzetini bulamadım. Fazla yavandı… Masa örtülerinin kağıt olması da biraz özensiz geldi bana… Tuvaletler ise Araplar beklenmeden açıldığından batmış, daha da kötüsü temizlenmemişti… Mideye hitap eden yerlerin aynı zamanda estetiğe ve göze de hitap etmesi gerekir. Salaş ama pırıl pırıl pek çok mekan biliyorum… Velhasıl, çok geleni gideni olan bir yer, beleş de yemiyor kimse… O halde biraz daha özen gösterile...

2 yorum:

  1. Bobi, KOBİ’nin mevsim sebebiyle, gelince deniz, kum, güneş üçlüsünün bonkörce verildiği Muğla civarında olduğu duyumunu aldım. Gidiş yolu falan da güzel sıkıcı olmaz senin için, gidip bir ara bak istersen. Bu arada hazır muabbeti de geçmişken, anlayamadığın Ormancı Türksüyle ilgili de seni aydınlatayım istedim. “Ormancı” Temmuz 1946'da Muğla'nın Gevenes Köyü'ndeki Belen Kahvesi'nde vuku bulan gerçek bir olay üzerine Değirmenci Pisili Tahir Usta tarafından bestelenen ve zamanla ünü Türkiye geneline yayılan bir halk türküsüdür. Efendim şimdi tüm linklerde kayırılan Mustafa ağa çocuğudur ve yakın arkadaşı köy muhtarı Tevfik Cezayir’le dama oynamaktadır. Çıkan bir yangınla ilgili olarak evrak işini muhtara hallettirmek isteyen (Sarhoş)Ormancı Mehmet de oyuna müdahale etmiştir. Bunun üzerine kavga çıkar. Kavgada Ağaoğlu Mustafa arkadaşı muhtar Tevfik’i yanlışlıkla vurur. Tevfik ölür. Ağaoğlu hapse girer Ormancı da köyü terk eder. Olay çok acıdır yıkılan masa falan kavga anını anlatmaktadır.

    YanıtlaSil
  2. ilk önce aral alabalık tesisiyle söze başlayalım.artık eski gibi değil servis kötü ürünler kötü ve fiyatları facia tutulan biyer olduğundan beri sadece daha ne kadar kazıklayabilirim die iş yapıolar.gezi olayında zahiyat olmamışki ertesin gün değerli basından değerli arkadaşlarımızı sapasağlam gördüm.ah bobi orda bile kobi arıyorsun.uzaklarda arama sana yakın yerlerde bulacaksın aradığını

    YanıtlaSil