Yarım kalmış bir turizm risalem vardı. I. Konsülün nerede toplandığı ile ilgili birkaç söz savurmuştum… Torbanın dibinde biraz daha kalmış… Onları da atıp rahatlayayım diyorum…
Turizm, hakkında herkesin her şeyi söyleyebileceği, çok boyutlu bir muamma… Hemen her şey azmettikten sonra turizm için malzeme olabilir. Van Gölü canavarı misali… Önemli olan bu ivmeyi canlı tutabilmek, canavarı sürekli beslemektir.
Son günlerde Bursa’da konuşulan tek şey de bu. Nereden ne olur da Bursa’ya gelen turist sayısı artar…
Gezip görmeyi, yemeyi içmeyi seven bir Golden olarak ben de bu tartışmaların içerisinde yer almaktan mutluluk duyuyorum. Kısa bir özetle Bursa’nın turizm potansiyelini aktarıp son gelişmeleri paylaşayım istiyorum.
Öncelikle İznik’in Hıristiyan alemi açısından önemi ve inanç turizmine açılması gerektiği gerçeği herkesin malumu. Burada izlenecek yol, Konsülün yerinin belli olmasını beklemeden harekete geçmek, yok olanı var, oturanı uçuyor göstermek…
Dinlerarası dostluk için…
Televizyonlarda ne kadar reyting topluyor bilemiyorum ama insanları elin adasına götürüp perişan ettikleri Survivor yarışmasının konseptini değiştirerek İznik ilçesinde uygulamaya sokmak, katılımcılara mevsiminde şeftali toplatıp, hale kadar sırtlarında taşıtarak, İznik gölünde balık yakalatarak, kayısı kasası çaktırarak da insanları eğlendirmek mümkün… En azından toplumsal fayda sağlanır… Uluslararası turizm açısından da önemli bir açılım yapılabilir. Vatikan’dan vedahi cümle İsevi ülke ve milletten düzenlenecek turlara katılacak olan kişiler hem konsülün toplandığı yeri arayıp hem de İznik gölünde su kayağı etkinliklerine katılabilir. Su kayağı deyip geçmemek lazım… Alışık olmayan bünyede yaratacağı adrenalin ve ölüm korkusuyla kişide bir iman artışı sağlayabilir. Bu da dinler arası dostluğu pekiştirecek niteliktedir.
Şükürler olsun ki sıcak su da bulundu
Bu da Bursa turizmi açısından önemli bir gelişmedir. İl Özel İdaresi tarafından Kültürpark’ta bir süredir yürütülen sondaj çalışmalarında 640 metreden 88 derece sıcaklığında önceki gün su bulundu.
Daha küçük bir Goldenken hatırlıyorum da; 60’lı yıllarda ne kadar “Taksim'de var bir durak / durakta bir cadillac / cadillac'ta bir manyak / tiwist yap abi dalgana bak / twiste gel oooooo twiste gel / twiste gel oooooo twiste gel” nidalarıyla tiwist, rumba, çaça yapan genç ve güzel insan varsa hepsi varis, romatizma, siyatik, bilek burkulması, eklem oynaması gibi ileri yaşlarda ortaya çıkan rahatsızlıklar nedeniyle 1980’li yıllarda yılın belli dönemini Bursa kaplıcalarında geçirerek şifa ararlar, kenti de ihya ederlerdi… Hatta pek çok Ankaralı ve İstanbullunun Bursa’dan sırf bu nedenle ev aldığını duymuşluğum vardır. Yazlık balkonların en revaçta mevzusu kışın yapılan aktivitelerdir… Hatta kışın yapılan aktiviteler yazlık balkonunda anlatılmak için yapılır… 1990’lı yıllara kadar “Bursa kaplıcalarına gittik” demek, “Dubai’de Burj Al Arab’da kaldık” demek gibi bir şeydi. Kaplıcalarda gençlik iksiri içen zevat aynı zamanda Uludağ’a da uğrayıp iki kaymadan şehri terk etmezdi… Orada yaşanması muhtemel bir kazanın da ilacı yine Bursa kaplıcalarıydı…
Velhasıl bulunan ve hatta bulundukça şevkle daha fazlası aranılmaya devam edilen sıcak suyla birlikte termal kültürümüz yeniden canlanacak, kente hareketlilik gelecek… Şu da bir gerçek ki eski çamların bardak olması gibi hamam kültürü de imaj değiştirerek “Spa&Thermal” oldu… Bakacak olursanız su haşlanmış yumurta gibi kokan aynı kükürtlü su… Hem de 80 derece… Yine de bu çabayı destekliyor, turist gelecek yerden suyun derecesi esirgenmez, diyorum.
Kongre bahane, Bursa şahane
Dürtmeden geçemeyeceğim bir diğer önemli konu da açılışı Başbakan tarafından yapılan Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nin işletilmesi sorunudur. Hepimiz biliyoruz ki kongre ve seminerler bilgi paylaşımından çok ‘toplantıdan kaytarıp da gidilen şehri en hızlı kim alt üst edecek’ yarışına dönen önemli organizasyonlardır. (Fırsat bulursanız ilk ağızdan dinleyiniz: Fuar organizasyonları, iş bağlantıları için yurtdışına gidip, escortlar eşliğinde kentin postmodern tarihini mercek altına alan iş dünyası mensupları…)
İşte bu noktada tarihi, kültürel aktiviteler tüm albenisiyle ortalıkta göz kırparken, esnaf da ellerini birbirine sürterek gelecek olan iç veya dış mihraklı turisti bekler… İşte bu nedenle kongre turizmi önemlidir. İçinde seyahat acenteleri ve otellerin de olduğu bir grup Bursalı işadamının buranın işletilmesine talip olduğunu ancak muvaffak olamadıklarını duydum… Şimdi belediye kendi şirketi aracılığıyla mekanı işletmeye çaba gösteriyor. Eleştiriler; özellikle uluslararası kongrelerin 5-10 yıl önceden planlandığı, organizasyon takvimleri hazırlandığı ve bu organizasyonları da profesyonel firmaların yapması gerektiği yönünde… Bu konuda bekleyip görme taraftarıyım…
Hiç olmadı yazın düğün, nişan organizasyonları yapılır, masraf çıkarılır… Hepten boş duracak değil ya koca merkez… Laf işte…
Her şeyi eleştirerek bir yere varamayız efendiler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder