13 Temmuz 2010 Salı

Hayııırrrr!… Almanlaarrrrr!…

Almanlar 3 gündür Bursa’da… Dünya Kupası’ndaki İspanya hezimetinin ardından Batı Avrupa ülkeleri teselli bulmak için kendilerini dost topraklara attı…

Gelenler öyle bitli turist modunda da değil, basbayağı resmi heyet konseptinde…

Zaten ikili ilişkilerimiz bu ülkeyle her zaman iyi olmuştur. I. Dünya Savaşı boyunca sanayi desteği aldığımız Almanya savaştan elenince, İngiltere, Amerika, Fransa gibi kallavi ülkelere kafa tutması çok da mümkün olmayan Türkiye de elenmiş ve 2. Dünya Savaşı’na katılma hakkını da böylece yitirmişti. Yani kader birliği yaparak Almanlar yenilince biz de yenilmiş sayılmıştık… 60’lı yıllara gelindiğinde Almanya küresel oyunda yeni takımlar oluşturabilmek için müttefiki Türkiye’den ciddi oranda işçi almıştı… Bugün sadece Hessen Eyaleti’nde 300 bin Türk’ün yaşadığı biliniyor… Göçün psikolojik, sosyolojik, tarihsel, bilimsel ve filmsel sonuçlarını burada tartışacak değilim…

Anlatmak istediğim iki ülke arasında süregelen dostluk…

Almanya’nın Hessen Eyaleti Başbakan Yardımcısı Jörg-Uwe Hahn Bursa’daydı… Yanındaki heyetle birlikte kardeş bölge işbirliği görüşmeleri için incelemeler yapmaya gelmişler. 

Haziran ayının ardından...


Medya Takip Merkezi’nin (MTM), Haziran ayında, gazete, dergi, TV kanalı ve internet medyasında yaptığı haber takibi sonuçlarından yola çıkarak hazırladığı, “ayın ekonomi gündemi” raporuna göre; geçtiğimiz ay basında en çok yer bulan konu “vergi” haberleriydi. Ekonomik kriz konusu da gündemdeki yerini korumaya devam etti ve ay boyunca 9 bin 41 haberde yansıma buldu.

THY POPÜLARİTESİNİ KORUYOR…
Haziran ayında medyada en çok bahsi geçen kurum, THY oldu. Uçak filosunu arttıracağı haberleri ve Temel Kotil’in kurumsal açıklamalarıyla medyada sıkça boy gösteren Türk Hava Yolları, geçtiğimiz ayın en çok ilgi gören firmasıydı. Ay boyunca 4 bin 869 haber ve yazıda yer alan THY, 46 saate yakın süreyle ekranlarda kaldı.

G-20 ZİRVESİ HAZİRAN AYINA DAMGASINI VURDU…
Geçtiğimiz ay Kanada’da gerçekleştirilen G-20 zirvesi ekonomi basınının geniş ilgi gösterdiği bir diğer konu oldu. Başbakan Erdoğan’ın da katılımıyla gerçekleşen zirve, tüm mecraların toplamında 3 bin 157 haber ve yazıya konu edildi. Zirvede açıklanan bilgi doğrultusunda, Türkiye’nin G-20 ülkeleri arasında Çin'in ardından en hızlı büyüme gösteren ikinci ülke olması sıkça konuşulan konu başlıkları arasındaydı.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Sektörün derdi eşek zeytininden iri...

Önemli bir zeytin üretim ve işleme bölgesi olan Bursa’da sektör adına önemli araştırmalara imza attım. Zeytin ve zeytinyağı alanında söz sahibi olan bir duayenle sektör sorunlarını masaya yatırdım, masada kaldı.
Niyetim zeytin sever Kobi’nin bu civarda izini aramaktı.
Öğrendim ki; Tunus ve Suriye’den alınan zeytinyağı Avrupa’da rafinajlık kullanılan yağlarmış. Suriye’den alınan yağ ihraç edilemezmiş, çünkü kimse kabul etmezmiş. Bu yola sapanların amacı ise; benim güzel yağımı yurtdışına yollamak, bana kötü yağ yedirtmekmiş…

Türkiye’de de güney bölgelerinde yapılan yağlar hiçbir zaman iyi değilmiş… Örneğin Aydın yağı toprak kokarmış.

Güneyde Ege sızması adıyla piyasaya çıkarılan zeytinyağının hepsi “kokuyor” diye geri gönderilmiş…

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Lara’yı ağlatmadık ama…


Bobi bir Cuma’yı daha iyiliksever bir Bobi takipçisinin hibe ettiği biletle Lara Fabian konserinde geçirdi.

Açıkhava hınca hınç doldu… Herkeste “Acaba ‘Je taime’ şarkısını bize söyletmeye kalkar mı” tedirginliği… Fabian’ın o meşhur konserini bilenler huzursuz… Hava sıcak… Herkesin elinde bir pet şişe…  

Ben evden hazırlıklı gittim… ‘Je taime’ şarkısını bilmesem de ‘İmmortelle’ şarkısının nakaratını ezber ettim…
Lara sağ gösterip sol vurdu ve “Humana, humana” diyerek mikrofonu izleyicilere uzattı… Buyur buradan yak…  Ahalide tık yok… “Hum” diyen gerisini getiremiyor, kimisi de hu çekiyor…

Bu durum karşısında yaşadığımız toplu ezikliği anlatamam… Allahtan daha fazla mahcup olmadık…

Girişte konsere gelenlere birer A4 kağıt vermişler (bana vermediler), üzerinde kocaman pembe bir kalp var, arkasındaysa ‘Lara seni seviyoruz, yine gel’ mealinde bir cümle yazılı… Şarkı bitiminde millet elindeki kağıtları fora edince en az Lara kadar ben de şaşırdım…

1 Temmuz 2010 Perşembe

Patron dedi ki…

60 yaşından sonra emekli olmaya hazırlanan Patron, “Söğüt gölgesinde balık tutacak halim yok, ama her gün burada oturup, ‘Ulucami’nin minaresini kaybetmeyeyim’ diye de bir derdim olmayacak… Burada bugüne göre çok daha az yer alacağım… Hayat bir tane…” dedi…

Baba yadigarı çalışma masasının bir kenarında duran dosyanın içerisinden 15 senedir sakladığı bir kağıdı çıkardı ve okumaya başladı…

Kriz(den) çıktı(k)!

Çok değişik şeyler oluyor… Bobi olarak kafamın karışmasına engel olamıyorum…

2008 yılı sonunda içinde “kriz” kelimesi geçen her toplantı hınca hınç dolu olurken, aradan geçen zaman içinde Bursalılar krize olan ilgilerini kaybetti. Buna inanamıyorum…

Ya krizden çıkıldı da milletin haberi yok…

Ya da Nazım Hikmet’in dediği gibi;

“Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya.
Ona sorarsanız: “lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman.”
Bana sorarsanız: “on senesi ömrümün.”
Bir kurşun kalemim vardı ben içeri düştüğüm sene.
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi.
Ona sorarsanız: “bütün bir hayat.”
Bana sorarsanız: “adam sen de, bir iki hafta.” durumu söz konusu…

Bu nedenle geçenlerde Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ve Milli Prodüktivite Merkezi iş birliğiyle düzenlenen 'Ekonomik Kriz ve Verimlilik' konulu bilgilendirme seminerine sanayicilerden katılan olmadı…
Bir tanıdık gördüm; o da “İş olmayınca böyle etkinliklere katılıyorum” dedi… Hava değişimi yani…

Yazık, dinleyici başına 3 basın mensubu düşen toplantıda sunum yapması beklenen Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Araştırma Bölüm Başkanlığı Uzmanı Sinan Borluk kendini TSO koridorunda voltaya vurmuş, bir aşağı bir yukarı dolanıyor.
Kimseyi tanımadığından bütünlemeye kalmış da sınav bekleyen öğrenci mahcubiyetiyle başı önde… Zaten basın mensupları da masalardaki küçük ikramları aheste tükettikten sonra teker teker ortadan kayboldu.
Oysa Sinan Borluk, “Bir sonraki dönem için de yüzde 8'lik büyüme bekleniyor. Temkinli olmak gerekir. Krizden gelişmekte olan ülkeler daha çok etkileniyor” diyecekti ki, kelimeler kifayetsiz kaldı…. 

Büyük başın derdi büyük olur…

Halkın futbol takımı tutma eğilimi gazete satın alma eğilimiyle örtüşür. Büyük takımlardan birini tutan aynı zamanda kendi ilinin takımını da bir kenarından tutuverir.

Yani bir yerel gazete alan yanına yaygın yayın yapan yaygaracı bir gazeteyi de ekleyiverir. Maksat her şeyi öğrenip, vatan topraklarında kuş uçurtmamaktır…

Borsada oynamayan ve gelir kaynakları olmayan takımların taraftarları için takım tutma eylemi biraz karmaşıktır. En zararlı çıkanlar da sanayicilerdir.

Bursaspor’un şampiyonluğundan sonra Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın önü yeşil beyaz formasını giymiş amigoların yol bağlarıyla şenlenmişti.