3 Temmuz 2010 Cumartesi

Lara’yı ağlatmadık ama…


Bobi bir Cuma’yı daha iyiliksever bir Bobi takipçisinin hibe ettiği biletle Lara Fabian konserinde geçirdi.

Açıkhava hınca hınç doldu… Herkeste “Acaba ‘Je taime’ şarkısını bize söyletmeye kalkar mı” tedirginliği… Fabian’ın o meşhur konserini bilenler huzursuz… Hava sıcak… Herkesin elinde bir pet şişe…  

Ben evden hazırlıklı gittim… ‘Je taime’ şarkısını bilmesem de ‘İmmortelle’ şarkısının nakaratını ezber ettim…
Lara sağ gösterip sol vurdu ve “Humana, humana” diyerek mikrofonu izleyicilere uzattı… Buyur buradan yak…  Ahalide tık yok… “Hum” diyen gerisini getiremiyor, kimisi de hu çekiyor…

Bu durum karşısında yaşadığımız toplu ezikliği anlatamam… Allahtan daha fazla mahcup olmadık…

Girişte konsere gelenlere birer A4 kağıt vermişler (bana vermediler), üzerinde kocaman pembe bir kalp var, arkasındaysa ‘Lara seni seviyoruz, yine gel’ mealinde bir cümle yazılı… Şarkı bitiminde millet elindeki kağıtları fora edince en az Lara kadar ben de şaşırdım…

Duygusal sanatçının hali başka… Bu jest karşısında yine gözyaşlarını tutamadı… Dinleyici rahatladı, Lara, dilini bilmeseler de bu güzel topluluğun onu sevdiğini düşündü…

Bu arada Je taime şarkısı yatsı ezanıyla birleştiğinden, eşlik etme hevesinde olan birkaç dinleyici de geri durdu…

İşi kıvırcık bozdu…
Sahnede dikkatimi en az kıvırcık baterist kadar onun önünde duran emaye leğen çekti. Konser boyunca bekledim…

Sonunda bateri, zil, tanımlayamadığım envai çeşit edevattan ses çıkarmaya muktedir kıvırcık oğlan su dolu leğenin başına geçti… İçine tahta bir tas koydu…

Leğendeki suyu tahtaya, tahtadaki suyu leğene döküp, ortalığı da batırarak sesler çıkarmaya başladı… Mikrofonu da leğene dayadı ki; parayı verdik, kadının sesini duyduk, şimdide su sesi duyalım tamam olsun…

Sıcak havada su kaynatan izleyici konsere girmeden önce kişi başı en az 1’er litre su tükettiğinden bu su sesi hoş olmadı… Vücudunun su seviyesi yüzde 90’a dayanmış millet bir iki kıpırdandı, yetişebilen tuvalete yetişti… Yetişemeyen yarı yolda kendini feda etti… Lara’yı ağlatmadık ama Açıkhava’nın Antalya Lara’ya dönmesine ramak kalmıştı ki, kıvırcık oğlan oyundan sıkılıp tasını tarağını topladı…

Konser biz fark etmeden sona erdi… Lara ekibini de toplayıp sahneyi terk etti…(Zaten 3 kişilerdi) Çıkarken bir şey demediğinden ben kıyafet değiştirmeye gitti, gelir herhalde, diye düşündüm… (Bizimkiler öyle yapıyor ya) Bu arada yabancı bir sanatçı görünce bis damarı kabaran Bursa seyircisi bir alkış tufan kopardı… Yabancıyı bir ayrı severiz…

Neyse efendim, alkışlamaktan helak olan Bursalıların bir kısmı kapıya yakın koltuklara yığılıp kaldı… Lara gitti gelmez… Sonunda bir hışımla sahneye girdi… Anlamadığımız bir şarkı daha patlattı… Şarkı biter bitmez bir reverans bile yapmadan kaçıverdi…

Ona da İskender dokundu herhal… Yalnız şarkı sözlerini anlamasam da Lara’nın güçlü ve güzel bir sese sahip olduğunu düşünmeden edemedim… 

Seni seviyoruz, yine gel Lara :) ...

1 yorum:

  1. Ya! Kebikeç!

    Bloğuna toptan ekleyemedim duayı. Yazının altına iliştireyim dedim. Kitap kurduna olmasa da virüse karşı korur belkim:)

    YanıtlaSil